| Baş sayfa | Göç Raporu |
Sayfa : | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 |

KÜRT SORUNU


Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun ve bölgedeki insanlarımızın yaşamakta olduğu olumsuzlukların adeta kadere dönüşen sorunların dar vizyonlu ve demokratik değerleri içine sindirememiş otoriter devlet yapısı çerçevesinde ırkçılık, militarizm, bağnazlık, ret ve inkar temelinde geliştirilen politikalarla aşılamayacağı bilinmelidir.

Sorunun olağan dışı yönetim ve hukuk rejimleri ile önlenemeyeceği, demokrasi ve temel insan haklarına duyarsız uygulamalarla iç barışın ve siyasi istikrarın sağlanamayacağı ortaya çıkmıştır.

Bu politikalar sonucu, 40 binden fazla insanımız yaşamını yitirmiş, binlerce insanımız yaralanmış, binlerce köy ve mezra boşaltılmış, 4 milyon insan şiddet ortamından dolayı yerlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Milyonlarca insanımız en zor koşullarda yaşamını sürdürmekte ve acilen sorunun çözümünü beklemektedir.

Ülkenin genelinde ve bölgede atılacak demokratik adımlar, ülkenin bölünmesini değil, tam tersine ülkenin bütünlüğünü pekiştirecektir., Bugüne kadar sorunlar, askeri bir sorun olarak görülmüş ve çözümü güvenlik güçlerine havale edilmiştir. Bu yöntem çıkış yolu değildir. Ve Türkiye'ye çok büyük kaybettirmiştir. Türkiye'nin uluslar arası ve kamuoyu imajını zedelemiş, toplumsal kamuoyu vicdanını zedelemiş ve yaralamıştır.

PKK'nin 2 Ağustosta başlattığı süreç oldukça önemli ve sorunun çözümüne çok ciddi katkılar sunacaktır. Ülkemizin Güneydoğu Anadolu'da yaşamakta olduğu sürecin çözüm anahtarı siyasettir. Sorumlusu ise siyasi iktidarlar ve her kesimden siyasetçiler ve sivil toplum örgütleridir. Çözüm, ancak yaygın kamuoyu desteği altında demokratik duyarlılık, uzlaşmayı ve toplumsal barışı esas alan politikalarla sağlanabilir.

Sorunun kalıcı çözümü için;

1- Demokratikleşme projesi ile
2- Bölgesel sosyoekonomik kalkınma projesinin iç barış ortamı ve sosyal devlet duyarlılığı içinde kararlılıkla ve eşzamanlı olarak yaşama geçirilmesi ile sağlanabilir.

Doğu ve Güneydoğuda yaşanmakta olan sorunların tümden çözümüne, şiddet ve çatışma ortamının kalıcı olarak bitirilmesine, sosyoekonomik gelişmenin sağlanmasına, Kürt sorununun kalıcı çözümlenmesine, bu anlayış etrafında öncülük etmek, doğru siyasetin ertelenemez bir temel sorumluluk alanı haline gelmiştir.

Çözüm stratejisinin temel kuralları:
Devlet olabilmenin temel koşulları ayırımsız tüm yurttaşların esenliğini ve kültürlerinin korunması ve ülke güvenliğinin sağlanmasıdır. Sorunların zor ve şiddet kullanılarak çözümü meşru değildir.

Ülkenin bütünlüğü tartışma konusu yapılamaz. Akmakta olan insanlarımızın kanıdır. Bu kanama dinmelidir. Sorunlar hoşgörü ile iç barış zemininde çözümlenmelidir. Kürt yurttaşlarımızı potansiyel suçlu görmekle, sorunlar çözülemez. Bölgedeki olayların mağduru o yörede yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızdır. Çoğulcu demokrasi devleti dışlayan değil, sivil toplum iradesini esas alan toplumla devleti kucaklaştıran

Kürt sorunu ve diğer etnik sorunlara demokratik çözüm çok kültürlü toplumların çoğulcu demokrasinin vazgeçilmez koşuludur. Resmi ideolojiye dayalı politikalar terk edilmeli, hoşgörü ve uzlaşma esas alınmalı.

Bölgede eşitsizlikler giderilmeden, sosyal devlet yapılanması kökleştirilmeden, toprak reformuna gidilmeden, sorunlara kalıcı çözüm sağlanamaz.

Temel hak ve özgürlüklerin ihlallerine göz yumulamaz. Şiddet ve baskı kabul edilemez. Temel insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünden taviz verilemez. Bölgesel ekonomik kalkınma sağlanamadan ve bölgede sosyal devlet ayağa kaldırılmadın, işsizlik, yoksullaşma ve eşitsizlik gibi toplumsal yaraya dönüşmüş olan sorunlara kalıcı çözüm bulunamaz.

Boşaltılan köy ve mezralarda göçe zorlanan 4 milyona varan insanımıza yönelik temel hak ihlalleri sona ermeli, mağduriyetleri giderilmeli, kendilerine hakları verilmeli, insanca yaşama koşulları sağlanmalıdır. OHAL, koruculuk vb. yapılanmalar lağvedilmeli, bölge mayınlardan arındırılmalı, araziler yeniden tarıma açılmalıdır. Bölge yeniden normal olağan sürece girmelidir.

Bu temel ilkelerin sivil iradenin öncülüğü ve hükümetin sorumluluğu altında kararlılık ve süreklilikle, şeffaf diyaloglarla bölge halkının katılımını sağlayarak cesaret ve özgüvenle uygulamaya konulmaları halinde Kürt sorununun aşamalı olarak çözümlenebileceğinden, ülkemizin hızla bu krizden çıkabileceğinden hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır.