Değerli Basın Mensupları,

Değerli Basın Mensupları,

Hepinizin izlediği üzere 26 Kasım 2000 tarihinde yaptığımız 4. Büyük Olağan Kongremiz Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş büyük bir kitle katılımıyla gerçekleşti.

Bu kitlesel katılımın anlamı doğru okunmalıdır.

Yüz binleri bulan görkemli katılım, apaçık bir biçimde göstermiştir ki, kitle tabanımız, ülke bütünlüğü, demokrasi ve barış adına verdiğimiz mesajların arkasında durmaktadır.

Yüz binlerin demokrasi ve barış istemlerine olumlu yanıt vermek, demokratikleşme sürecinin başarıyla tamamlanabilmesi için “olmazsa olmaz” bir öneme sahiptir.

Görkemli kongremizin ortaya koyduğu bir başka siyasal gerçeklik de, HADEP'in demokratik bir kitle partisi olarak halk tarafından kabul edilmiş olmasıdır. Milyonların partisi haline gelen HADEP, inkar edilemez bir Türkiye gerçekliğidir.

Evet, biz Türkiye siyasetinde özgül ağırlığı ve gücü olan bir “Türkiye Partisi”yiz. Büyük kongremiz bunun böyle olduğunu, yüz binlerin katılımıyla bir kez daha tüm açıklığıyla gösterdiği için “tarihi bir kongre” niteliğindedir.

Kongremiz aynı zamanda bir “katılım kongresi”ydi. Her siyasal çevreden insanlar partimize katılımda bulundular. Bu katılımın artarak devam edeceğine inanıyoruz.

Ülke bütünlüğü konusunda ne denli duyarlı olduğumuzu, bölücülüğün her türlüsüne şiddetle karşı olduğumuzu kongremizde bir kez daha ilan ettiğimiz halde, hâlâ bazı gazetelerde partimize yönelik o alışılageldik “bölücülük” suçlamasının yapılmış olması, tarafımızdan üzüntüyle karşılanmıştır. Bu durum sağduyulu bir yaklaşımın ötesinde art niyetliliğin göstergesidir.

Ancak HADEP'in Türkiye siyasetindeki önemini, ülke birliği ve toplumsal barış için ne kadar gerekli bir siyasal pozisyona sahip olduğunu algılama güçlüğü çekmeyen kişi, kurum ve çevrelerin varolduğunu görmek de elbette sevindiricidir.

Değerli Arkadaşlar,

HADEP'in yeni dönem anlayışını ve politikalarını 13 Aralık'ta İstanbul'da düzenleyeceğimiz bir “basın kokteyli”nde geniş kapsamlı anlatmayı programladığımız için bugün burada sadece şu ana yaklaşımımızın altını çizmekle yetiniyoruz: Biz sorun çözücü tek yöntem olarak, demokrasiyi esas alıyoruz. Bu yüzden diyaloga ve uzlaşmaya çok büyük önem veriyoruz. Bunun herkes tarafından anlaşılması halinde tüm sorunlarımızın çözümlenebileceğine inanıyoruz.

Değerli Basın Mensupları,

Ülkemizde uzun süre devam eden çatışma ortamında, tüm insanlarımız büyük bir acı ve üzüntü yaşadılar.

Bugün çatışma ortamı son bulmuştur. O yüzden 70 milyon insanımızın kucaklaşmasını sağlayacak toplumsal barış projesini hayata geçirecek demokratikleşme adımlarını atmak için son derece olumlu bir ortam ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Bu durumdan rahatsız olan güçler de elbette olacaktır. Bunlara fırsat vermemeliyiz. Gerek iç sorunlarımızı, gerekse komşu ülkelerle olan anlaşmazlıklarımızı barışçıl yöntemlerle, diyalog ve uzlaşıyı esas alarak çözmeliyiz.

Bu bağlamda üyesi olmayı hedeflediğimiz Avrupa Birliği'nin gerek iç sorunlarımızın, gerekse komşu ülkelerle olan anlaşmazlıklarımızın çözümünde taraf konumuna girmelerini doğru bulmuyoruz. Sorunlarımızın çözümüne sadece katkı sunan bir AB ilişkisinden yana olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. Avrupa Birliği'nin Kıbrıs ve Ege meselesinde sergilediği tarafgir tavır karşısında Hükümetin almış olduğu tutumu doğru bulduğumuzu, son tahlilde sorunun aşılmış olmasından da memnuniyet duyduğumuzu önemle belirtmek istiyoruz.

Değerli Basın Mensupları,

Bilindiği gibi, Ortadoğu, sahip olduğu zengin kaynaklar nedeniyle iştah kabartan bir bölgedir. Bu bölgede bir çok ülkenin gözü bulunmaktadır. Bundan dolayı kalıcı bir barış sağlanamamaktadır. İstikrarsızlık için özel bir çaba sarf edilmektedir.

Bu bağlamda Kuzey Irak'ta da sürekli bir çatışma örgütlendirilmektedir. Açıklıkla belirtmek istiyoruz ki, Kuzey Irak'taki çatışmaların ve orada yaratılan istikrarsızlığın ülkemize hiçbir yararı yoktur.

Biz şiddet ve savaşa karşıyız. Kuzey Irak'ta yaşanan çatışmaların bir an önce sona erdirilmesini diliyoruz.

Değerli Basın Mensupları,

Uzun bir süre önce gündeme getirilen, ancak bir türlü sonuçlandırılamadığı için beklenti içinde olan bir çok insanımızı rahatsız eden af tasarısı, Hükümet tarafından nihayet TBMM'nin gündemine getirilmiş bulunmaktadır. Ne yazık ki “dağ fare doğurdu!” misali, toplumun beklentisinin tam aksine genel bir aftan vazgeçilmiş, kimi suçlar için geçerli olacak bir “şartlı salıverme” tasarısı ile yetinilmiş bulunmaktadır. Mevcut haliyle af tasarısını eksik ve yetersiz bulduğumuzu belirtmek istiyoruz.

Türkiye toplumu genel bir af beklentisi içindedir. Toplumsal barış için ayrımsız genel bir af zorunlu hale gelmiştir. ?artlı salıverilmeyi öngören tasarı, bir bütün olarak toplumsal barışa hizmet edecek nitelikte değildir. Bu tasarının ayrımsız bir genel affa dönüştürülmesini talep ediyoruz.

Sevgili Basın Mensupları,

Ülkemizde yaşanan önemli toplumsal sorunlardan birini de cezaevi sorunu oluşturmaktadır.

F tipi cezaevi uygulaması nedeniyle cezaevlerinde bulunan yüzlerce hükümlünün başlattığı ölüm oruçları geçmişte olduğu gibi bugün de onlarca vatandaşımızın en temel insan haklarının başında gelen yaşam haklarını yitirmek tehlikesini gündemimize trajik bir biçimde taşımış bulunmaktadır. Gencecik insanlarımızın yaşamlarını yitirmelerine seyirci kalamayız. Kalmamalıyız. Olaya “taviz vermeyiz!” mantığıyla yaklaşmak son derece yanlıştır. Ölümün önüne geçmek taviz değil, insani ve demokratik bir yaklaşımdır. Yurttaş için devlet olmanın zorunlu bir gereğidir.

Hükümete bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Yarın, hatta bir saat sonrası çok geç olabilir. Vakit kaybettirici anlamsız tartışmalar yerine sorun çözücü bir yaklaşım sergilenmelidir. Derhal diyalog ve uzlaşma sağlanarak bu ölümlerin önüne geçilmelidir.

06.12.2000
Murat BOZLAK
HADEP Genel Başkanı