BASINA VE KAMUOYUNA

AİHM; 21 Kasım 2000 tarihinde, ülkemizin toplumsal barışı ve demokratikleşmesi açısından hayati önem taşıyan, PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan davasını görüşmeye başlayacaktır.

Bilindiği gibi AİHM uluslar arası hukuk normlarının işletilmesi amacıyla kurulan bir mahkemedir. Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi'ne bağlı ülkelerin kabul ettiği bir hukuk sistemi olup, kararları ulusal üstü ve bağlayıcı niteliktedir. AİHM aynı zamanda Birleşmiş Milletler Lahey Adalet Divanı'ndan sonra dünyada en önemli uluslar arası mahkeme konumundadır.

Ancak 21 Kasım 2000 tarihinde görüşülmeye başlanacak olan davanın önemi, AİHM'in sözü edilen nitelikleriyle birlikte mahkemenin görüşeceği davanın içeriği ile ilgilidir.

Bu davanın anlamı; üzerinde yaşadığı coğrafyanın en eski topluluğu olmasına rağmen; insan hakları ve demokrasi yüz yılı olarak kabul edilen 21. yüzyılda hala dili, kültürü yasaklanan, realitesi kabul edilmeyen Kürtlerin sorunuyla olan ilişkisinde yatmaktadır.

Kürt sorunu, önceki dönemleri bir kenara bırakırsak, Cumhuriyet tarihi kadar eski ve hala da çözülmemiş bir sorundur. Kürtler Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda yer alan herkes kadar emek vermiş, çaba göstermiş, şehitler vermiştir. 1923'te Lozan'da Avrupalı devletlerle yapılan antlaşmada da Cumhuriyetin asli unsuru olarak kabul edilmişlerdir. Ancak, daha sonraki yıllarda uygulanan politikalarla asli unsur haklarından mahrum bırakılmışlardır. Bu politikalar, yaşanan çözümsüzlüğün devam etmesine sebep olmuştur. Bugüne kadar Kürt sorununda çözüm getirmeyen bu inkarcı politikalar Türkiye'de yaşanan son 15 yıllık çatışma sürecine damgasını vurmuştur.

İşte 21 Kasım 2000 tarihinde yapılacak olan duruşmanın ve davanın tarihselliği ve önemi burada yatmaktadır.

Kürtlerin karşı karşıya bulunduğu tarihsel haksızlık görülmeden bu davaya objektif olarak bakmak mümkün değildir.

Tarihsel, toplumsal, kültürel, hukuki ve siyasi boyutu olan bu davada Kürt sorununun çözümsüzlüğünde bugüne kadar ki çıkarcı ve çifte standart politikalarıyla önemli pay sahibi olan Avrupa devletleri, şimdi yeni bir sınavla karşı karşıyadırlar.

Barış, adalet, özgürlük, evrensel hukuk kavramlarını kendilerine şiar edinmiş Avrupa ve AİHM; görülecek bu davada ya gerçekten bu değerlere bağlı kalarak Kürt sorunun demokratik çözümüne katkı sunacak, ya da bu değerlerin devlet çıkarlarına feda edildiği yeni bir pratik sergileyecektir. Türkiye'nin AB üye adaylığı görüşmelerinde KOB ile Kürtlerin adını telaffuz etmekten kaçınılmış olması, Kürt sorununun çözümüne gereken katkıyı sunmamış ve inkar politikalarında ısrar edenleri cesaretlendirmiştir.

Parti olarak bu davada yeni şiddet ve çatışma ortamlarına değil; toplumsal barışa, kardeşliğe, özgür birlikteliğe ve Türkiye'nin demokratikleşmesine hizmet edecek bir kararın çıkmasını temenni ediyoruz.

20.11.2000
Ahmet Turan DEMİR
HADEP Genel Başkanı