BASINA VE KAMUOYUNA

Cezaevlerinin sorunları insanlık tarihi kadar eskidir. "suç ve ceza" kavramlarının ortaya çıkmasıyla giderek ağırlaşan sorunlar günümüze kadar gelmiştir. Özellikle 12 Eylül hukukuyla cezaevleri toplama kampları, insan onurunun ve fiziki varlığının yok edildiği mekanlara dönüştürülmüştür.

Diyarbakır, Metris, Mamak, Ümraniye, Buca, Ulucanlar vs. cezaevlerinde de£gıs£ik tarihlerde yaşanan öldürümler, sadece birer örnektir.

İtirafçılık ve ajanlık dayatmalarına ilaveten, şimdi de koğuş tipinden, F tipi denilen hücre uygulamasına geçilmektedir. Bu uygulama, insanı insanlıktan soyutlama ve doğal toplumsal ilişkilerden izole ederek tecrit etmektir. Bu aynı zamanda en büyük insan hakları ihlalidir.

Cezaevlerinin yığınsal çözüm bekleyen sorunları olmasına karşın, çözümü F tipinde aramak, siyasi tutukluları yeniden cezalandırmaktır. Bu uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir. Çünkü bu proje, Türkiye'de yeni toplumsal yaralar açmaya teşnedir. Ayrıca sanık veya hükümlünün kimliğine ve işlediği iddia edilen suç türüne bakılmaksızın kendisine cezaevinde sosyal, sağlık ve diğer tüm insani hakların tanınması gerekir. Yürürlükteki yasalar da bu doğrultudadır.

Bu bağlamda, Abdullah Öcalan'ın da tecrit koşulları kaldırılmalıdır. İklim ve mekan boyutları da dikkate alınarak sağlık sorunlarına gereken teşhis konularak ciddi bir tedavi uygulanmalı ve normal yaşam koşulları sağlanmalıdır.

Ayrıca televizyon, gazete, dergi vb. diğer tutuklu ve hükümlülere tanınan haklar, kendisine de tanınmalıdır. Sağlık sorununun önemli bir yanı da insanların yalnız başına yaşamasıdır. Onun için başka insanlarla kalma talebi yeniden değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Zira Avrupa Birliğine girme hazırlığı ve hesapları yapan Türkiye, köklü bir demokratikleşmenin yol ayırımına gelmiştir. Cezaevleri sorunu da bu anlayış temelinde çözülmelidir.

Sorun, ülkemizin demokratikleşme sorununun ayrılmaz parçasıdır. Barış ve demokratikleşme çabasında alınacak yol, cezaevleri alanında da aynı şekilde yansımasını bulacaktır. Bu nedenle cezaevlerindeki insan hakları ihlallerini kendi başına almaktan ziyade, genel sorunların bir parçası olarak ele alınmalı ve kalıcı çözümler getirilmelidir. Çözüme de köklü bir hukuk reformu, ceza ve ceza infaz yasasındaki çağcıl de£gıs£imlerle başlamak gerekir. Ancak böyle bir anlayışla cezaevleri çağdaş bir sisteme kavuşturulabilir. İnsan haklarına saygı ve köklü dönüşümler, bu anlayışla olanaklıdır.

Tüm bunların gerçekleşmesi için ilk ve en önemli adım; ayırımsız ve koşulsuz bir GENEL AFTIR. Toplumun bu beklentisi gerçekleşmezse Türkiye yeni sıkıntılarla karşı karşıya gelecektir. Oysa ki, ülkemizin bir iç barışa ve toplumsal uzlaşmaya ihtiyacı vardır. İDAM cezalarının kaldırılması ve genel bir AF, bunun altyapısıdır. Geçmişin tüm acı sayfaları kapanmalı. Yeni bir yaşam, yeni bir anlayış temel esas alınmalıdır.

31.05.2000
Hamit GEYLANİ
Genel Başkan Yardımcısı