Sayın Basın Mensupları,

Bilindiği gibi iki binli yılların temel argümanı demokrasi ve bu kavramın içerdiği hoşgörü , diyalog, çok seslilik, katılımcılık, insan haklarına saygı, düşünce özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve benzeri söylemlerdir. Tüm bu olguların ifade edildiği ve örgütlendiği en anlamlı yapılanmalar, bir ülkenin anayasası kadar önemli olan siyasi partilerdir.

Siyasi partilerin varlık nedeni ve her tür güvence altında olması, demokrasinin varlığı kadar anlamlıdır. Zira halkın özgür iradesiyle kendisini yönetenleri, siyasi partiler kanalıyla seçer ve iktidarını kurar. Bir ülkenin esenliği, istikrarı siyasi partilerle olanaklıdır. İstikrarın özünde diyalog yoluyla ülke sorunlarını tartışarak çözüm bulmaktır, bunun için de bir Başbakanın temel görevi; toplumsal uzlaşmayı sağlayacak siyasi partiler arasındaki diyalog zeminini geliştirmek, ülkeyi yönetirken herkesin görüşünü almak, siyasi partilerin görüşme taleplerini kabul etmektir.

Ne yazık ki, Başbakan Sayın Bülent Ecevit, görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyerek, üstelik yetkilerini kötüye kullanıp uzun dönemden beri partimizi hedef almaktadır. Son dönemde de, "En azından CHP ile HADEP'in diyalog kurduklarını istihbari bilgilerden tespit etmiş bulunmaktayım. Ve bundan da kaygı duyuyorum." demektedir.

Evet; diyalog bizim siyaset kültürümüz ve vazgeçilmez toplumsal uzlaşı seçeneğimizdir. Seçimden sonra Sayın Cumhurbaşkanına, Başbakana ve tüm siyasi parti Genel Başkanlarına diyalog ve görüşme taleplerimizi ilettik. Sayın Başbakan, MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli ve DYP Genel Başkanı Sayın Tansu Çiller görüşme taleplerimizi yanıtsız bıraktılar.

Ancak başta dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Demirel, ANAP Genel Başkanı Sayın Yılmaz, FP Genel Başkanı Sayın Kutan ve CHP Genel Başkanı Sayın Öymen ile hem Genel Merkez, hem Belediye Başkanları düzeyinde ülkenin önemli sorunları konusunda yararlı görüşmeler yaptık. Zaman zaman anılan partilerin başka yöneticileriyle de ve İl Başkanlarıyla görüşmelerimiz olmuştur, bu gerekli diyalog halen devam etmektedir ve de devam edecektir.

Türkiye bundan hiçbir şey kaybetmedi, aksine çok şey kazandığına inanıyoruz. Görüştüğümüz bu saygın şahsiyetler ve her HADEP yöneticisi de en azından Sayın Ecevit kadar yurtseverdir. Bu ülkenin birliğini ve beraberliğini de barış içinde Sayın Ecevit'ten daha çok savunmaktadır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Bu anlamda, iki siyasi parti arasındaki demokrasi kültüründen kaynaklı diyalogun ne sakıncası olabilir? Bazılarının, kaygı duyarak istihbarat biçiminde Başbakana rapor etmesini de hukuk adına da doğru bulmuyoruz. Asıl kaygı duyulacak hadise; devlet birimleri tarafından bu tür hukuk dışı raporlar düzenleyerek abesle iştigal etmek ve ülkeyi yöneten bir Başbakanın da buna itibar etmesidir.

Bence Sayın Ecevit, CHP ile aralarındaki eskiye dayalı sorunları bir tarafa bırakarak öncelikle CHP ile diyalog kurması, en doğalıdır. Eğer halen kaygıları devam ediyorsa, kamuoyu huzurunda hukuki kaygılarını açıklamaya ve kendisiyle bir açık oturumda Türkiye'nin sorunlarını tartışmaya hazırız. Zira Sayın Başbakan uzun dönemdir sistematik bir şekilde HADEP'i hedef almakta, maddi temeli ve inandırıcılığı olmayan siyasi suçlamalarda bulunmaktadır.

Daha önce de 11 Haziran 2000 tarihinde Diyarbakır'da yaptığı talihsiz açıklamalarla partimizi dolaylı ırkçılıkla itham etti. Siyasallaştığımızı ima ederek, bölgede meydanı HADEP'e bırakmayacağını söyledi. Ardından da HADEP Belediyelerini bahane ederek Yerel Yönetimler Yasası'nın gündeme gelmesini engelledi.

Bu yaklaşımların ne kadar yanlış ve hukuk dışı olduğunu, bir Başbakana yakışmadığını günlerdir medyadaki manşet haberlere çıkmakta, başyazarlar makalelerinde bunu eleştirmektedirler. Sayın Bülent Ecevit ve partisi de dönem dönem sistem mağduru olmuş, kendileri de siyaset dışı kalmış ve hapis yatmışlardır. Bu nedenle partimiz hakkında açılmış bir davanın var olması, Sayın Ecevit'i kaygılandırmamalıdır. En önemlisi, davanın seyrini etkileme çabalarına da girmemelidir. Başbakanlık sıfatı bir yana, bunu, Sayın Ecevit'in kişiliğine de yakıştırmıyoruz.

Tüm zorluklara rağmen - ki zorlukları en iyi bilen politikacı Ecevit'tir- son seçimde 1,5 milyon oy almış, 7'si il 40 civarında Belediye Başkanlığı, binlere varan Belediye Encümeni ve İl Genel Meclis Üyelerini kazanmış partiyiz. Ayrıca kısa vadede de ülkenin tüm sorunlarını çözmeye talip, iktidar adayı bir partiyiz.

Halkın bu yönlü iradesini yok saymak mümkün değildir. Zira bu irade ve halkın bu desteği ile biz HADEP olarak, ülkenin demokratikleşmesi, toplumsal uzlaşma ile ülke barışı ve emeğin kurtuluşu için çaba harcıyoruz. Ayrıca bu çabaya rağmen tüm talihsiz beyanlardan sonra da haksız ve hukuk dışı baskılarla karşılaşıyoruz.

Ama tüm bunlara karşın, bu ülkede yaşayan 65 milyonun eşitlik ve kardeşlik temelinde birlikte yaşaması için, demokratik mücadeleye devam edeceğiz.

Bu mücadeleye tüm demokrasi güçlerini de katmak istiyoruz. Bunun için DSP dahil başta siyasi partiler, tüm demokratik kitle örgütleri, insan hakları kuruluşları, işçi sendikaları, memur örgütlenmeleri, özet olarak herkesle diyalog kurmak istiyoruz. Bu yönlü çabalarımız da devam edecektir.

Ülkenin birliğini, 65 milyonun beraberliğini; demokrasiyi, toplumsal uzlaşmayı ve ülke barışını savunmak, bu anlayıştan geçer.

Sayın Başbakanla da bu anlayışta buluşma ve uzlaşmayı diliyor, bir kez daha görüşme ve diyalog talebimizi yineliyoruz.

07.07.2000
Ahmet Turan DEMİR
HADEP Genel Başkanı